CUMHURBAŞKANI TURGUT ÖZAL’I 17 NİSAN 1993 TARİHİNDE KAYBETMİŞTİK
17 NİSAN 1993

Bülent Alpagut
- 05062218413T.C. DEVLETİ’NİN 8. CUMHURBAŞKANI TURGUT
ÖZAL’I 17 NİSAN 1993 TARİHİNDE KAYBETMİŞTİK
8. cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ı bir Nisan ayında ebediyete yolcu etmiştik. Aradan tam tamına 32 yıl geçmiş. Ama önemli olan bu güzel insanı unutamadığımızdır. Ben ‘O’nu “ küçük cüsseli dev adam” olarak hatırlarım. Mutluyum; çünkü bazı açılışlarda ,etkinliklerde kendisine karınca kararınca hizmetim söz konusudur. Örneğin; Kütahya’da Seyitömer B Termik Santralı’nın, aynı günde Yoncalı’daki sıcak suları değerlendirmek amacıyle inşa edilen bir hastanenin , Gümüş Tesislerinin açılışında hep yanındaydım. Hep kendisinden birkaç Dakika önce hareket etmiş, GLİ Bandosu ile birlikte yine kendisinden en az 5-10 dakika önce törenlerin yapılacağı alanlarda olmuştum. Aliköy yakınlarında,Gümüş Tesisleri’nin açılışında kendisiyle aramda sadece 4-5 metre kadar bir uzaklık vardı. O günlerde Tavşanlılı Süha Nizamoğlu ( merhum Dr.Sami Nizamoğlu’nun oğlu) Etibank Genel Müdürüydü. O da törenlerdeydi. Hemen Semra Hanımın arkasında oturuyordu. Ben bu köşe yazımda merhum Turgut Özal için sayfalar dolusu bir yazı yazmıyorum. Çünkü iyi biliyorum ki ben Turgut Özal için ormanlar kalem olsa,denizler mürekkep olsa bir şeyler yazamam. Hani bir Atasözü ne güzel söyler.” Ol mahiler ki derya içre yüzerler deryayı bilmezler”. Onun gibi….
Gümüş Tesisleri’nin açılış gününe çok sayıda davetli katılmıştı. Bir davetli ordusu yanı sıra halkın da büyük bir teveccühü söz konusuydu. Yemek yemek için onlarca masa hazırlanmıştı. Bu masalar yüzlerce tereyağda kızarmış tavuk eşliğinde alışılmadık bir menü ile taçlandırılmıştı. Yani töreni takiben muhteşem bir kalabalık bir anda ağırlanacaktı. Sunucu olarak bulunduğum yerden tam merhum Cumhurbaşkanına hitabedeceğim, kulakları çınlasın hemşehrimiz genel müdür Süha Nizamoğlu yanıma kadar gelmiş,kulağıma eğilerek.” Önce sayın Semra Özal’ı n adını an” demişti .Yani Semra Hanımın adını anons etmemi istemişti. . Hiç yapmadığım,yıllar içinde bana ters gelen,protokola aykırı bir husustu. Yapamayacağımı ifade etmiştim. Bana ısrarla bu konuda tüm sorumlulukları aldığını belirterek yanımdan ayrılmıştı. Bu bir iki dakika içinde olan bir şeydi. Gözümü karartıp,”ne olursa olsun “ diyerek hazuruna hitabederken sayın Semra Hanım’a öncelik tanımış ve .” Muhterem Hanımefendi!” demiş,bir anda herkesi büyük bir şaşkınlığa itmiştim. Süha Bey uzaktan elinin başparmağını kaldırmış” okey”der gibiydi. Ne mi oldu? Semra Hanım, tebessüm etmiş,merhum Cumhurbaşkanına dönüp” nasıl ama?” der gibi bir nazar atmıştı. Merhum cumhurbaşkanı da kendisine tebessüm etmişti.Ardından da gözlerimle takbediyorum Süha nizamoğlu’na dönüp bir şeyler soruyordu. Sonra öğrendim ki sayın Nizamoğlu’na.” Bu delikanlı sunucu kim?”demiş. O da.” O bizim sunucumuz,törenler komutanı Bülent Hoca
“ yanıtını vermiş. Sonra ben sırasıyle konuklara hitabımı sürdürmüştüm. Ama bir numara Sayın Semra Hanım 2 numara merhum Özal olmuştu. Altından hiçbir şey çıkmadı. Süha Bey’e güveniyordum. Ama korkmuştum. Ne yalan söyleyeyim….
Gümüş Tesisleri’nin açılışı münasebetiyle basılan bir gümüş para o gün merhum Cumhurbaşkanına bir anı olarak sunulmuştu. Tam yemek vakti gelmişti ki bir karışıklık yaşandı. Merhum Cumhurbaşkanı etrafındakilere.” Haydi Beyler Eskişehir’e gidiyoruz” demez mi? Düşünün bir anda onlarca araçtan oluşan kortej kısa sürede tören alanını terk etmiş,masalara konulan yemekler öylece kalmıştı. Kimse ne olduğunu bilmiyordu. Anladık ki Eskişehir Anavatan Partisi İl Başkanının oğlunun sünnet töreni varmış. Eskişehir’de partililer ve il başkanı bastırınca sayın Cumhurbaşkanı ve beraberindekiler bu nedenle ayrılmışlar. Gelelim zurnanın zırt dediği yere; Bu kadar yemek ne olacaktı? Hemen yetkililerle kısa bir toplantı yaparak yemek masalarına etraftan,civardan gelen yurttaşların oturmalarına karar verdik Öyle ya yemekler ziyan olmasındı. Neye kader,neye kısmet? Derler ya öyle oldu. Yüzlerce vatandaş açılış münasebetiyle hazırlanan yemeği yedi. Bu arada GLİ Bandosu Şefi yanıma gelerek elindeki kocaman çuvalı işaret ederek.”Hocam bizim için yapacak bir şey kalmadı. Birkaç marş çalarız ayrılırız. BU ÇUVALDA 50 TANE KIZARMIŞ TAVUK VAR. Bunları da Yoncalı Kaplıcaları’na uğrar bir yerde afiyetle yeriz,ardından da banyo alır Tavşanlı’ya gideriz”demişti. Ben hayatımda bu kadar çok tavuk etini bir anda yememiştim. Yoncalı Kaplıcaları’nda çok sayıda insan vardı. Onlara da 7-8 marş çalarak kısa da olsa etrafa bir canlılık getirmiştik. Benim merhum cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ın vefatının,aramızdan fiziken ayrıldığı bir günde bu kadarcık bir anekdotum oldu.YAPTIĞI HİZMETLERİ MİLLETİMİZ UNUTMADI. Mekanı cennet olsun……..