polyester plastik çember çemberleme makinası ankara acil dişçi plastik çember satış ankara güneş enerjisi islami sohbet almanya sohbet sohbet siteleri mobil sohbet komatsu yedek parça servisi hollanda sohbet belçika sohbet
26 May 2025 - Monday

BAY KAHKAHA

ÖZBAŞARAN MTSK

Yazar - Bülent Alpagut
Okuma Süresi: 14 dk.
112 okunma
Bülent Alpagut

Bülent Alpagut

- 05062218413
Google News

 HALKIMIZ  O’NA  “ BAY KAHKAHA” DERDİ
            DÜNYA O’NA VIZ GELİP VIZ GEÇMİŞTİ        
 

           Sevgili  meslektaşım  ÖĞRETMEN Sami Akarsu aramızdan ayrılalı tam 14 yıl olmuş. Allah aşkına! Bu kadar yıl nasıl geçer? Zamanın da değeri kalmadı. Savaştepe Öğretmen Okulu’nun güzel çocuklarındandı.  En büyük sermayesi yaşamı boyunca gülmek oldu.Bana göre  feleğin tekerine çomak sokanlardandı. Dünya O’na vız gelir vız geçerdi. “ Mülk Allah’ındır” derdi.  Cebinde birkaç tane banka kartı taşırdı. Ödeyemediği zaman ötekinden alır berikindekine kapatırdı. Çok sıkıntılı günler geçirdiğine tanığım.  Okulundan mezun olduktan sonra   Günlüce’de(9 yıl) çalışmış. Askerlik görevi için Siirt’e gitmiş. Tunçbilek Köprübaşı İlkokulu’nda,  Derecik Köyü İlkokulu’nda, Tavşanlı Üç Eylül İlkokulu’nda, Kütahya Sabuncupınar’da, Bayat Köyü7nde, Domaniç Sarot Köyü7nde, Fevzipaşa İlkokulu’nda yüzlerce öğrenci yetiştirmiş.Fevzipaşa İlkokulu7nda mesleğine son noktayı vurup emekli olmuş. Merhum Sami Hoca  hemen hemen her işin üstesinden gelebilen bir meslektaşımızdı.  Zaten mezun olduğu okul öğrencilerini dört dörtlük yetiştiren bir bilim yuvasıydı. Merhum Sami Hoca  güzel yemek pişirirdi. Nitekim bir süre  Güleç Ailesi patronu Mehmet Güleç’in ricasını kırmamış,plastik  alet ve edavat,pet şişe üretimi yapan tesisinde  çalışanlara yemek bile hazırlamıştı.  Bugün adı” Tahsin Buruk” olan ve eski adı” PTT Caddesi” olarak bilinen caddede,faaliyetini durduran “ Beyaz Zambak Lokantası”altında bir kırtasiye dükkanı bile açmıştı. İlk fotokopi makinelerinden birisi bu kırtasiye dükkanındaydı. Merhum öğretmen olduğu için mesleki kitapları,romanları,hikayeleri,çocuk kitaplarını, okul malzemelerini bu kırtasiye dükkanında  satmıştı. Bu dükkan bir bakıma  sohbet dükkanıydı.  Merhum babam Hüsamettin Alpagut sık sık bu kırtasiye dükkanına uğrar,merhum Akarsu ile sohbet ederdi. Evimiz de bu kırtasiye dükkanına  yakındı.  Kırtasiye dükkanı tıpkı merhum Cemil Kalfa’nın kırtasiye dükkanı gibi Tavşanlı’da adresti. Adreste bulunamayan kişilerin mektupları bile merhum Akarsu’ya bırakılırdı.  Köylerden getirilen bazı gıda maddeleri  merhumun izni alınarak kırtasiye dükkanının önüne bir süreliğine  bırakılır,hocaya teslim edilirdi.  Merhum Sami Hoca  bu ekmek kapısından istediğini alamamıştır.  “ Selamünaleyküm” diyen işini halletmiş,parasını bir ara getirmiştir.  Halkımızın” Bay Kahkaha” yakıştırması merhum için “ cuk” oturan bir yakıştırmadır. Çok kahkaha atardı. Öyle ki attığı kahkaha çok uzaklardan rahatlıkla duyulabilirdi.  Namusluydu. Hırsızlık uğursuzluk yapmadı. Devlete olan vergisini aksatmadı. Tek yanlışı,kimseye minnet etmemek olmuştur.  Cebinde bir keresinde 7 bankanın kartını gördüğümde  heyecanlanmıştım.  Bu kadar kartın altından nasıl kalktığını sorduğumda:”Birinden alıp diğerine yatırıyorum” derdi. Ama bu  o kadar uzun sürmedi. Çok sıkıntı yaşadı. Baktık bir gün “ Harç bitti yapı paydos” hesabı kırtasiye dükkanı  artık yoktu. Duygu ve düşüncelerini dobra dobra söylemekten çekinmezdi. Atatürk sevdalısıydı.  Zaman zaman karşısındakilerle  ters düşer ama işi tatlıya bağlardı.  Son yıllarında devam ettiği mütevazi kahvehaneler olmuştur. Birisi merhum Kazım Girgin öğretmen  arkadaşımın plastik ürünleri satan iş yerinin tam karşısındaki kahvehaneydi.  Sevenleri O’nu  nerede bulsalar hemen yayına çökerlerdi.  Öyle zamanlar olmuştur ki çay paraları hep merhumdan çıkmıştır. Oğlu meslektaşım Cahiç Akarsu ile sıkça konuşuruz. O   babasından  bana emanettir. Annesine gösterdiği ilgi için de taktirlerim hep üzerinde olmuştur.  Ben Derecik Köyü’ne atandığımda Derecik Köyü’nün en ortalık yerinde bir genel tuvalet görmüştüm. Merhumun yaptırdığını söylemişlerdi.  O bir Cumhuriyet öğretmeni olarak  yaşamı boyunca her yerde saygı ve sevgi görmüştür.  Tavşanlılıdan çok Tavşanlılı idi.  Hep kiralık evlerde oturdu.  Tıpkı merhum babam gibi.  Sıkıntılı günlerinde kendisine yürekten ilgi gösterenleri biliyorum. Allah O’nlardan razı olsun. Bu dünyadan bir Sami Akarsu gelip geçmiştir.  Arkasında da hoş bir seda bırakmıştır. Mekanı cennet olsun….

 SEVGİLİ OP.DR. ÜNAL  ÜNALAN   SENİ SEVİYORUZ                             

           Tavşanlılı bugüne kadar nice doktorlar gördü. İnanın her birinin Tavşanlılının gönlünde özel bir yeri vardır.  Çünkü bu doktorların  görev yaptıkları süre içinde  binlerce Tavşanlılının  sağlık sorunlarına  verdikleri mesai değerlidir.  Kimileri hastanelerimizde,sağlık ocaklarımızda,kimileri özel muayene hanelerinde ,kimileri görev yaptıkları kurum ve kuruluşlarımızın dispanserlerinde  hizmet vermişlerdir.  Halen adı .” Tavşanlı Doç. Dr. Mustafa Kalemli Devlet Hastanesi2 olan en büyük hastanemizde,kimileri artık var olmayan Sosyal Sigortalar Kurumu Hastanesi’nde. Sağlık ocaklarımızda  GLİ VE Termik Santral ve DDY   gibi  kuruluşlarımızın dispanserlerinde,aynı zamanda açtıkları muayene hanelerde  şifalı elleriyle her yerimize dokunmuşlardır. Şifa dağıtmışlardır.  Örneğin Korkmaz Ailesi ,en değerli bireyleri Veli Korkmaz’ın   bir kaza  sonucu göğsünden vurulduğu gün   kendisini alel acele merhum Op. Dr Hüseyin Sekban’a teslim etmişlerdi. Merhum Sekban’ın şifalı elleri Veli Korkmaz hocamızı bizlere geri getirmişti. Bu örnekleri çoğaltabliriz.  Bu arada yıllar içinde çok sayıda hemşehrimiz  ben de dahil göz sağlıklarına  halen hayatta olan , Tavşanlı’nın fahri hemşehrisi olmuş Op. Dr. Ünal  üNALAN’a borçluyuz.  Hatta zaman zaman ta İzmir’den kendisini telefonla arayarak  deneyimlerinden yararlanıyorum. Op. Dr. Ünal Ünalan  04 Mayıs 1954  tarihinde  doğdu.  Pazar günü doğum günüydü. Kendisini telaşeden kutlayamadım.  Allah ömrünü bereketli,sağlıklı ve uzun kılsın ki insanlık kendisinden daha bir süre yararlansın. 
      HAKİM ABDURRAHMAN SEREL  
TAM  BİR TAVŞANLI SEVDALISIYDI 
            04 Mayıs 2003 tarihinde yitirdiğimiz sevgili hakim Abdurrahman Serel hem sevgili eniştemdi hem de Tavşanlılıların eniştesiydi.  Afyonlu olan,  merhum Serel,Sütçüler,  Eğirdir,Orhaneli, Bilecik ve  Diyarbakır Adliyelerinde   hakim  ve Ağırceza  Mahkemesi üyesi  olarak görev yapmıştı.  Özellikle Isparta’nın Eğirdir İlçesi7nde uzun süre kalmıştı.  Herkesle iyi ilişkiler içinde olmuştu. Türkiye7nin en değerli Kemik Hastalıkları Hastanesi bu ilçedeydi. Tüm doktorlarla haftanın hemen hemen her günü bir araya gelir ve  birlikte yemek yerlerdi.  Eğirdirliler kendisini “ Balık avcısı hakim” olarak tanırdı. Mesai bitiminde eline  oltalarını alır almaz doğruca  Türkiye’de en kaliteli balıklardan Dişli Balık ve tatlı su Kefalı  barındıran Eğirdir Gölü kıyılarına giderdi. Bu balık partilerne yıllar içinde ben de katılmıştım.  Hele bir kaya vardı bir yerde.  Sürekli bu kayanın hemen altında avlanırdı.  Bir gün baktık kayanın üzerine beyaz kireçle:”Hakim Kayası” yazılmış.Çok gülmüştük. Bu kaya hala Eğirdir Gölü kıyısında durur mu bilmem ama Eğirdirlilerin eniştem Hakim Abdurrahman Bey’i unutmadıklarını bugün dahi görüyorum.  Kardeşim eşi Ülkü  zaman içinde Tavşanlı ve Havalisinden kırık ve çıkık  sonucu Eğirdir’e gelenlerin  adresi bile olmuştu. Merhum gazeteci Abdurrahim Börekoğlu bile kardeşim Ülkü7nün  tavassutuyla bu ünlü hastanede tedavi görmüştü. Merhum Bakırcı Kemal Abi bile Eğirdir’e gittiği zaman önce kardeşim merhum Ülkü’ye gelirdi.  Kerdeşim merhum Ülkü çok duygusaldı.  Ne zaman Tavşanlı ve Havalisinden bir kırık-çıkık vakası gelse  onların önlerine düşer tanıdığı doktorlara götürürdü.  Aldığı  dualar inşallah hem enişteme hem de Ülkü Kardeşime cennete vesile olur. Bayandan  enişte olur mu? Olmaz. Ama merhum kardeşimle ne zaman bir araya gelsek.” Ben Tavşanlılının eniştesiyim” der bizleri güldürürdü. 
  BANA   ŞOFÖRLÜK ÖĞRETEN MERHUM  RAŞİT BALI’YI VEFATININ
               YILDÖNÜMÜNDE RAHMETLE ANIYORUM
                  Tavşanlı Atatürk İlkokulu’nda tam 20 yıl sınıf öğretmeni olarak görev yaptım. 1992 yılı sonbaharında,okulların yeni eğitim ve öğretim yılı başında emekliliğimi isteyerek  çok sevdiğim mesleğime nokta koydum. Tam “ Oh be!” dediğim anda kendimi kulakları çınlasın iş insanımız Göbelli Ahmet Baş’ın patronu olduğu ÖZBAŞARAN MTSK’nun müdürü olarak görüverdim.  Sevgili Baş  bana  öğretmenlikte aldığım maaşın iki mislini vererek   kursuna almıştı.  Yani merkepten düşüp ata binmiştim.  Bu kursta çok güzel insanlarla tanıştım. Kurs personeli   değerli  insanlardı.  Yalnız bir hususu söylemeden geçemem;  Ben dahil tüm personel bütün gücümüzle çalışmamıza rağmen sevgili patronumuz Ahmet Baş’ın yüzünü güldüremedik.  Gün geldi patron maaşları cebinden ödedi.  Böyle gitmeyeceği belliydi. Bir gün baktık kapının önüne konulmuşuz.   Eh! Hak etmiştik.  Bu kursta görev yaptığım süre içinde değerli usta öğreticiler ve ders öğretmenleri yle  tanıştım. Usta öğreticilerden birisi de  bir zamanların  İl Genel Meclisi üyesi, hatta kursun ortaklarındandı,  Demirbilekli Raşit Balı idi.  Benim  kursta göreve başladığım güne kadar bir otomobil ,minibüs,kamyon,kamyonet,otobüs motosiklet, traktör,jeep sürdüğüm vaki değildir.  Bana direksiyon dersi veren merhum usta öğreticimiz Raşit Balı olmuştur.  O zaman kurs sekreteriydi,bugün Edremit Adliyesi’nde   Kafura Dallı ile Tavşanlı- Harmancı arasında gidip geldiğimiz günlerde  ehliyetim yoktu.  Polis kardeşlerim de benim kurs müdürü olmam hasebiyle beni ehliyetli zannettiklerinden bir sorun yaşamamıştım. Bayağı da iyi direksiyon sahibi olmuştum.  Diyeceksiniz.” Be Bülent Hoca! İnsan hem kurs müdürü olur hem de bu kurstan ehliyet almaz mı?” Doğru soru. Evet almadım.  Demek ki şoförlüğe karşı bir meyilim yokmuş.  Bu arada kursun araçlarını kapalı alana sokar çıkarırdım.  Bazen sağıma soluma bakmazdım. Merhum Raşit Balı.”Hocam! Vallahi sen adamlı öldürürsün” diye beni fırçalardı. Mekanı cennet olsun.  18 yıl olmuş .Dün gibi.   Merhum Raşit ile büyük bir dostluğumuz vardı. Bugün muhterem eşini ve evlatlarını hala arar sorarım.  Bir oğlu halen Demirbilek Mahallesi’nin muhtarı .Seyhan Balı  mahallesi için elinden geleni yapıyor.  Her 27 Mayıs geldiğinde merhum Raşit Balı’yı  anarım. Nur içinde yatsın….. 
   ÜNLÜ OYUN YAZARI YÖNETMEN  OYUNCU  TAVŞANLILI 
      VASIF ÖNGÖREN’İ RAHMETLE ANIYORUM
              Vasıf Öngören; Kütahya Lisesi’nin  ünlü öğrencilerinden,sınıf arkadaşım,Tavşanlılının unutamadığı efsane  Kürt Bedri’nin  oğullarından en küçüğü,tam bir Tavşanlılı,   aramızdan ayrılalı   41 yıl olmuş. Vay! Be . Tavşanlılı bu evladığını  pek tanımaz.Ayrıca iki kardeşi de vardı. Ünlü isimlerden Ferit Öngören ve Veysel Öngören. Merhum babası Bedri Öngören( Kürt Bedri) GLİ  Müessesesi çalışanlarındandı.GLİ Merkez  yerleşkesinde lojmanda otururdu. Aynı tarihte müessese doktoru,hısımımız Dr. Muzaffer Akyel ile  bu sitede  29 Haziran1966’da vefat ettiler.  Linyitspor O’na teslim edilmişti. O LİNYİTSPOR’a sahip çıkan  sporsever bir insandı. Disiplinli davranışlarıyle Linyitspor O’nun zamanında nice başarılar kazanmıştı. 
               O zamanlar Tavşanlı’da Lise yoktu. Biz Tavşanlılılar, Tunçbilekliler Kütahya Lisesi’nde yatılı öğrenciydik.  Vasıf Öngören,  Şener Sarıca, Zeki  Sezek, Ahmet Kayır, Ertan Bingöl,  Teoman Arın, Murat Or ,Safter Özbek,Şimşek Alöç ,Mutlu Mutlu,  Moymullu M.Ali Özel, Erdoğan İçten   aynı okulun öğrencileriydik.
                14 Mayıs  1994 tarihinde yitirdiğimiz merhum Vasıf Öngören daha lise yıllarında aktif bir arkadaşımızdı.  Futbol da oynadı. Babası merhum Bedri Bey Linyitspor ile ilgilendiği dönemlerde belki de  futbol sevgisini Linyitspor’dan almıştır.Kütahya Lisesi’nde yatılı olarak okuduğumuz yıllar içinde Lisenin futbol takımında da oynamışlığı vardı. Ne zaman okul bitti,darmadağın olduk,bir süre bir iletişimsizlik yaşadık ve birbirimizden uzak kaldık.    Mezun olduktan sonra birbirimizi kaybettik.  Kendisi Diyarbakır/ Bismilli olduğu için yaz aylarında  anne ve babasının memleketine giderdi. Kendisine Tavşanlı’dan yazıp gönderdiğim boyu bir metreyi aşkın iki mektubunu saklamıştım. Bir ara kızı  Aslı’ya İstanbul’a fotokopisini çekip göndermiştim.  
                Türkiye,kendisini  iyi bir oyuncu,bir oyun yazarı, yönetmen  ,eleştirmen olarak tanır. TOPLUMSAL DEĞERLER,SINIFSAL ÇELİŞKİLER, EKONOMİK ve SİYASİ SORUNLAR gibi konuları işlemiştir. Tiyatro öğrenimini BERLİN’de, Felsefe Fakültesi’nin  Tiyatro Bilimleri  Bölümü’nün yanı sıra, BERLİNER ENSEMBLE adlı topluluğa dahil olup MANFRED WEKWERTH’in reji çalışmalarına katıldı. 1960 yılında  Türkiye’ye döndü. Ankara’da Halk Oyunlarında  çalışan  Öngören Birlik  Sahnesini kurdu. 
                  Çok sayıda tiyatro eseri sahnelenmiştir. Kızı Aslı da halen babasının yolunda emin adımlarla ilerlemektedir.  Vasıf değeri  tam anlamıyşle anlaşılamamış,bir efsanedir.  Biz henüz lise yıllarında  uyduruk kitapları okurken o Dosteyevski’nin kitaplarını okurdu. Merhum Öngören Amsterdam’da öldü.   Mekanı cennet olsun sevgili kardeşimin. 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları