polyester plastik çember çemberleme makinası ankara acil dişçi plastik çember satış ankara güneş enerjisi islami sohbet almanya sohbet sohbet siteleri mobil sohbet komatsu yedek parça servisi hollanda sohbet belçika sohbet
marsbahis marsbahis giriş marsbahis güncel giriş
deneme bonusu deneme bonusu veren siteler deneme bonusu
05 Ekim 2025 - Pazar

BÜLENT HOCA UNUTMAZ VE UNUTTURMAZ

BÜLENT HOCA UNUTMAZ VE UNUTTURMAZ

Yazar - Bülent Alpagut
Okuma Süresi: 22 dk.
643 okunma
Bülent Alpagut

Bülent Alpagut

- 05062218413
Google News
   BÜLENT HOCA UNUTMAZ VE UNUTTURMAZ  
 
   Allah’tan her  namazda  aklımı almamasını, hafızamı zayıflatmamasını isterim. Rabbim bugüne kadar duamı kabul etti.  Gören gözlerimi görür, duyan kulaklarımı duyar,yürüyen ayaklarımı yürür, açılan ellerimi  doldurur oldu.  Aldığım duaları bir ipe dizsem Çin’e kadar uzar.  Bu nedenle Rabbime sonsuz  şükrediyorum….
     O8 Eylül 2023 tarihinde aramızdan ayrılan Kasap Muzaffer Yılmazel’i hatırlayan var mı? Bu güzel insanın kasap dükkanına uğramadan edemezdim. Merhum Kasap Orhan ile birlikte nice yıllar beraber olmuşlardı. Kasap Orhan Hkk’a ulaşınca  Kasap Muzaffer işleri devralmıştı.  Dürüst,namuslu,müşterisine nazik davranan,kendine has özellikleriyle öne çıkan bir hemşehrimizdi.  Tavşanlı7da dürüst,namuslu,hile yapmayan, gerçek kasaplar yaşamıştır ve halen de vardır.  Bun neden söyledim? İzmir’de   bir aile dostumuzu ziyaret gitmiştik. Hatay ‘da ( bildiğimiz Hatay değil,İzmir’deki Hatay olarak anılan bölge) Renkli Durağı’na yakın bir kasap dükkanına uğramıştım.Müşteri vardı. Bekleyecektim. Bir ara müşterinin çantasından bir küçük Kur’an-ı Kerim çıkararak kasaba uzattığını ve .”Bana verdiğin kıymanın doğru,hilesiz,tam bir kıyma olduğuna yemin eder misin?” dediğine tanık olmuştum. Kasap önce şaşırmış sonra da müşteriye:”  Bak kardeşim,biz namuslu,dürüst,helal ekmek yiyen esnafız. Böyle bir soruya ilk kez muhatap oluyorum .Ama gönlün hoş olacaksa öperim2 demiş,Kur’an-ı Kerim’i yüzüne sürmüş müşteriye iade etmişti.  Müşteri mutluydu. Bilirsiniz ben çok konuşurum. Serde gazetecilik var ya!... Müşteriye neden böyle bir şey yaptığını ben de sormuştum. Bana .” Biz İstanbul’da yaşıyoruz. Zaman zaman istenmeyen işler olabiliyior. Duyuyoruz ve ürküyoruz. Bu nedenle İzmir’e gelmişken evime bir kıyma götüreyim istedim”demişti.Adam haklıydı. Güven duygusu çok önemli. Güvensizlik insanımızı birçok konuda   bazı konularda tereddüt içinde bırakabiliyor.  Her zaman:” Alışverişlerinizi bildiğiniz yerlerden yapın,içiniz rahat olsun”demiyorlar mı? Ben yıllarımı Tavşanlı’da geçirdim.  1946 yılından  İzmir’e geldiğim ana kadar. Etimi de kıymamı da ciğerimi de işkembemi de  tereddütsüz kasap kardeşlerimizden aldım.  Başta Kasap Yusuf,kasap Sabri, Kasap Ellezlerin Mustafa, kasap Ellezlerin Kel Mehmet Çakır,  kasap Nuri, kasap Mm.M. Ali Derin, kasap  Orhan,kasap Muzaffer, kasap Ramazan Kavlak,kasap  Ali İhsan Coşkun, kasap Yörük Murat, kasap Tevfik, kasap İhsan,  ellezlerin kasap Abdullah, kasap  ellezlerin Halil, kasap Açkarınların  Mehmet,kasap İzzet Eraslan, Moymul lu  kasap Memiş,  kasap Beyköylü Mehmet Ünaldı, kasap Süleyman,kasap Kocabıyık, kasap Halit   kardeşlerimizden ya kıyma,ya et, ya sakatat almışızdır.        Kaptan Şoför Hacı Metin Ayvalı   sevgili dostlarımdandı. Kiralık evimize yakın bir evde otururdu. Kendisiyle birçok yere  gitmiştim. Bir keresinde Ankara’ya otobüsle gderken kaptan şofördü. Sohbete hemen yola çıkar çıkmaz başlamıştık. Hiç göz kırpmadan Ankara’ya vardığımızda bana.”Amanın !... hocam Ankara’ya varmışız” dediğinde gülüşmüştük.  Sohbet adamıydı.  En kızdığı kişilerden birisi merhum baharatçı   Nafi Şensöz’dü. Ulucami’ye giderken   merhum Nafi’nin  baharatçı dükkanının tam önünde 15-20 kg ağırlığında bir Kestane Kabağı gördüğünü anlatmıştı.  İlgisini çekmiş.” Maşallah!..” demiş ve eliyle ellemiş.  Nafi merhum da şakacı. İçerden.” Kabağımı elleme!” demiş. Merhum Hacı Metin buna çok kızdığını anlatmıştı. :” Ellediysek ne olmuş?” dediğini söylemişti. Aynı ses merhum  Nafi’nin bulunduğu yerden gelmiş.””Bir daha kabağımı elleme!”İşte bardağı taşıran bu son sesleniş olmuş. “ Ne yaptım?” demiştim. Bana.”Vallahi hocam abdestim bozuldu. Çok canım sıkıldı. Girip boğazına sarılasım geldi”demişti. Her ikisinin de mekanı cennet olsun. 
       21 Eylül 2021 tarihinde sevgili dostum Erdoğan Bilen’i kaybetmiştik.  Akseven Sokak7taki kira evimin balkonunda otururken  evinden  şehir içine giderken görür selamlaşırdık.   Aslında Erdoğan Bilen  yıllarca oturduğumuz merhum Karamalak Ahmet( Ahmet Karatürk’ün şimdiki İş Bankası Şubesi karşısındaydı)  kiralık evimizin komşusuydu.  Gökmehmetlerin Ahmet ve sülalesiyle  akraba ölçüsünde dostluğumuz vardı. Merhum Lütfü  Bilen’i de asla unutmadık.  Zaman içinde  komşular darmadağın oldu. Herbirimiz bir köşeye savrulduk. 
       Ali Çakır,GLİ’nin  Dinamit deposunda çalışırdı.  Trabzonlu’ydu. Tavşanlı Sevdalısıydı. Atatürk İlkokulu’nun Aile Birliği’nde , Okul Koruma Derneği’nde görev almıştı. Tavşanlı’da ilk  kağıt toplama kampanyasını başlatandı. Öyle ki toplanan gazete,dergi,mecmua,okunmuşy kitaplar,birim müdürlüklerindeki  birikmiş,zamanı geçmiş evraklar, Adliye’de yıllanmış,mürur-u zamana uğramış belgeler hep Atatürk İlkokulu’na geliyordu. Bunlar kamyonla İzmit SEKA’ya gönderiliyordu. Elde edilen gelinrle Tavşanlı’da Atatürk İlkokulu’na kalorifer tesisatı bile kazandırılmıştır.  Bana sağlığında memleketinden getirdiği bir örme sepeti  ve bizzat yaptığı tahta merdiveni  saklıyorum. Duasını hiç unutmam.”Allah Tavşanlı’ya nur yağdırsın. Tavşanhlılıların  mekanları cennet olsun. Bana ekmek verdiler” derdi. Kabri de  Tavşanlı Asri Mezarlığı’ndadır . Bizim aile birliği mensuplarımıza komşudur. Mekanı cennet olsun sevgili Ali Usta’mın…..
   
SEVGİLİ  KAYMAKAMIMIZ  SALİM ÇANKIRI’YI SAYGIYLA ANIYORUM 
                    Salim Çankırı merhum kaymakamlarımızdandır.  Halkın içinde gezen, halkla ilişkileri derin bir mülki idare amiriydi.  Ben merhum Çankırı kaymakam iken Derecik Köyü’nde müdür yetkili öğretmendim. Okuldaki tek öğretmendim.Birleştirilmiş sınıf dahi okutmuştum. Gün geldi iki derslikte yeterli sıram olmadı. Merhum Kaymakam Çankırı’ya durumu izah ettiğimde hemen birkaç gün sonra Derecik Köyü İlkokulu’na 50 kadar sıra ve oturağı gelmişti. Bunu asla unutamam.Zaman zaman köyleri gezerken Derecik Köyü’ne de uğrar çayımı içerdi. Bir keresinde  kendisini bırakmamış,hemen bir organik tavuk kestirip,pişirtip,tereyağlı yufkaya sarıp kendisine sunmuştum. Bugün gibi anımsıyorum, Yufkaya sarılı tavuğu bir güzel yemiş,ayağa kalktıktan sonra.” Bak bakalım Bülent Hoca midemde bir şişkinlik var mı?”dediğinde bizleri güldürmüştü. Afiyet şeker olsun sevgili kaymakamıma. Mekanı cennet olsun. 
         Romanlar zaman zaman düğünlerine gelir davet ederlerdi.  O’nun için insanları ayırmak yoktu. Kim olursa olsun neticede Allah’ın yarattığı  eşref-i mahlukattandı.  Bir keresinde Moymul Ovası’nda Romanların düğününe beraber gitmiştik. Allah inandırsın bizi ovada törenle,coşkuyla karşılamışlardı.  Yemek hazırlamışlar. Yemek kapları pırıl pırıl kalaylıydı. Tertemiz bir sofra karşımızdaydı.  Gönül almak ibadettir. Biz o gün Romanlar’ın gönlünü almıştık.         Zaman zaman ilçede küçük çapta panayırlar da kurulmuştur.  Birisinde   merhum kaymakamımız Çankırı da davet liydi. Beni aradığında ve buraya gidip gitmemekte  kararsız olduğunu söylediğinde hemen  gitmekte bir mahzur olmadığını söylemiştim. Beraber gitmiştik.  Bir çadırda  halka atan bir vatandaşın elinden iki halka alıp ortadaki masadaki sigara paketlerinin üzerine atmıştık. Bu kadar candan,cana yakın bir mülki idare amiri sevilmez mi? 
         Bir köy muhtarının  alel acele mesai bitimine kıl payı getirdiği dilekçesini  kaymakamlık makam odasının kapısında   muhtarın sırtında imzalaması bile unutulamaz. Kaymakamlık odasının kapısı aralıktı.  Randevu   vermezdi. Gelen sıraya girer içeri alınırdı.  Merhum Kaymakam  Salim Çankırı döneminde ilçenin neredeyse bütün köylerini dolaştım dersem yalan olmaz. Kimsenin kalbini kırmadı. Vali yardımcısı olarak ilçeden ayrıldı.   Eşi ve avukat oğlu,avukat gelini ve avukat torunu İzmir’deler. Görüşüyoruz. Özel Tavşanlı günlerinde Tavşanlı anılıyor. O6.09.2014 tarihinde yitirdik. Tam tamına 11 yıl…..
         İnsanlara takılırdı.” Ebabil kuşları ne var ne yok?”  derdi.  Asık suratları güldürür,acılı insanları  hayata bağlardı. İnsanların iyi anılmaları kadar güzel başka ne olabilir ki?  
     YENİ  EĞİTİM  VE  ÖĞRETİM  YILIMIZ  HAYIRLI   oLSUN
       1959/1960 Eğitim ve  öğretim yılında  Tunçbilek Beldesi( o zamanlar belde değildi) Köprübaşı İlkokulu’nda öğretmen vekiliydim. Beni öğretmenliğe iten bu vekilliktir. İktisat Fakültesi’nde öğrenciydim.  Zaman varmış ki   önce  öğretmen vekili ,sonra da GLİ Müessesesi’nde Tunçbilek’te  Tahakkuk Servisinde hesap kalkülatörü   ünvanıyle kısa bir işçilik dönemim olmuştu. Her ikisini  de toplasan 3-5  ayı geçmez. Bu birkaç ayı  emekli olurken değerlendirmiştim.   
       İlk başöğretmenim merhum Mustafa Şahin’di. Birkaç ay da olsa öğretmen vekilliğimde  üç beş kuruş maaşım olmuştu. Özellikle GLİ’de çalışırken hem yine üç beş kuruş ücret almış  erzak almış, sırtımda EKONOMA’dan  verilen bu  erzak çuvallarıyla   küçümsenmeyecek miktarda gıda maddesi ile aile bütçemize yararlı olmuştum.Her şey 27 Mayıs 1960 Askeri darbesiyle  alt üst olmuştu.  Ertelenen askerlik görevim birçok arkadaşımla  beraber   sonlanmış,Yedeksubay Öğretmen olarak  Kayseri İli’ne gönderilmiştik. Bu arkadaşlarımdan bugün hayatta bir elin beş parmağı kadarı kaldı. 1960/1961 Eğitim ve öğretim yılı ile 1961/1962 Eğitim ve öğretim yıllarında  Kayseri’nin Erkilet Bucağı( bugün mahalle) Emmiler Köyü( bugün mahalle) ilkokulu’na atanmıştım. Okulumda merhum İbrahim Ganioğlu(Çelik) ve Eğitmen merhum  Mehmet İnci ile birlikte  çalıştık. Yedeksubay Öğretmen olduğumuz için  kısa dönem arkerlik yaptırmışlardı. Kısa eğitimimi,Manisa’da Er Eğitim Tugayı Batı Kışlası’nda   ifa etmiştim.  Öğretmen vekilliği ve Yedeksubay öğretmenlik  ile  yaklaşık  2 buçuk yıllık bir  çalışmam olmuştur.  Milli Birlik Komitesi  çıkardığı özel bir yasayla bizlere  o zamanın şartlarında öğretmenlik mesleğini sunmuştur. Üniversiteyi terk etmiş ve lise ve muadili okul mezun arkadaşlarımın çoğu öğretmen olarak kaldılar ve istedikleri yerlere atandılar.  Ben de bazı arkadaşlarımla birlikte Kütahya Valiliği emrine verildim. Tavşanlılı olduğumuz için bizleri kendi memleketimizde değerlendirdiler.  Tavşanlı’da merhum maarif memuru( o zamanlar ilköğretim müdürlüğü yoktu) Hüseyin Tarhan döneminde  Kruçay,Tepecik ve Derecik Köylerinden birini teklif etmişlerdi. Ben de Derecik Köyü’nü seçmiştim. Bu köyde birkaç yıl öğretmen olmadığı için müdür yetkili birleştirilmiş sınıf öğretmeni olarak görev yaptım.  Bir derslikte beş sınıf okuttuğum yılları unutamam.  1962-172 yılları arasında tam 10 eğitim ve öğretim yılı bu okulda kaldım. 1972/1973 eğitim ve öğretim yılı dahil Tavşanlı Atatürk İlkokulu’nda tam 20 eğitim ve öğretim yılı sınıf öğretmenliği yaptım. Bu arada  kısa süreli Atatürk Lisesi’nde Fransızca, Sosyal Bilgiler , İş ve Teknik Derslerine, Üniversite Hazırlık Kurs  öğretmeni , İmam-Hatip  Ortaokulu’nda( bu okul Kavaklı Camii bünyesindeydi) Türkçe öğretmeni olarak görev yaptım. Bizlere 1. Kademe ye yükselebilmek için Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde  iki yıl sınavlara aldılar. Netice itibariyle üniversiteden  Eğitim Önlisans Diploması alarak   mesleğimi taçlandırarak 1992 yılı sonbaharında,eğitim ve öğretim yılı başlamadan emekli oldum. Ben sadece öğretmen olmadım;  Tavşanlı Kaymakamlığı’nda Protokol Amiri,Törenler Komutanı ve sunucu olarak ta 20 küsur yıl hizmet verdim. Bu görev benim sosyal yaşamımda  büyük değişikliklere neden olmuş,çok sayıda devletin üst kademesiyle tanışmama vesile olmuştur.  Merhum Devlet Adamlarımız; Turgut Özal’ı, Süleyman Demirel’i, Mesut Yılmaz’ı ,çok sayıda bakan,vali ,genel müdür ve daire başkanını  yakından görme imkanım oldu. Meslek  hayatımda aldığım plaketlerin en değerlisini TBMM Başkanı sayın Doç. Dr..Mustafa Kalemli’den aldım. Çok sayıda taktirnamem,Onur belgem,teşekkür  belgelerimi manevi değeri yüksek  oldukları için özenle saklıyorum. Bir kez Tavşanlı’da “ Yılın Öğretmeni” seçildim.  1959 yılından beri  gazetecilik  ile ilgilenmişliğim var.  Birçok Yerel Gazetede köşe yazısı(başmakale) yazdım. Anadolu Ajansı Bursa Bölge Muhabiri olarak uzun yıllar çalıştım.  Halen Kütahya Gazeteciler Cemiyeti Onursal Üyesi ve Türk Basın Birliği üyesiyim.  Bülent Hoca olarak  anıldım ve hala da anılıyorum. Soyadımı birçok kişi bilmez. Bir öğretmen olarak bugün 88 yaşımı doldurdum. Evim yok,tarlam yok. Bahçem yok. Arabam yok. Ama o kadar çok dostum ve arkadaşım var ki dünyalara bedel. Kocaman bir gönlüm var. İçine bin tane Tavşanlı sığar. Allah aklımı başımdan almasın. Hafızamı zayıflatmasın.  Yaşayan hafızalar içindeyim. Kimseyle dargın değilim.  İnanıyorum ki aldığım dualarla ayaktayım.  Bir eski öğretmen olarak  sayın ilçe milli eğitim müdürümüzün şahsında tüm meslektaşlarımın yeni eğitim ve öğretim yılını yürekten kutluyorum.  Binin üzerinde öğretmen arkadaşıma, binlerce öğrencilerimize selam ve sevgilerimi gönderiyorum. Okuttuğum sevgili öğrencilerimi n ayrıca gözlerinden öpüyorum. Aramızdan ayrılan her biri bir çınar meslektaşlarıma Allah’tan rahmet,emekli meslektaşlarıma sağlıklı bir yaşam, aktif meslektaşlarıma da başarılı çalışmalar diliyorum. 
          
         YENİ EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI MÜNASEBETİYLE
                   ÖĞRETMENLERİMİZDEN KÜÇÜK KÜÇÜK  ANEKDOTLAR   
   ÖĞRETMENLERLE  İLGİLİ   O KADAR ÇOK ANIM VE BİLGİM  VAR Kİ HANGİ BİRİNİ YAZAYIM?  Binbir Gece Masalları var ya ,tıpkı Onun gibi  bende de binbir türlü hatıra(anı) var.  Rahmetli bir zamanlar, Maden İlkokulu müdürü idi, Moymullu merhum Mehmet Memiş, mesai saatleri dışında oltasını alır, Moymul altına iner,Kocaçay’da balık avlardı. Bir zamanların  en kıdemlilerinden   merhum Maarif Memuru( ilköğretim müdürü)  Hüseyin Tarhan  uzun yıllar THK’nin Tavşanlı Şube Başkanı olarak ta görev yapmıştı.  Üç Eylül İlkokulu merhum müdürlerinden Abdullah Avcı   merhum Veysel Karani Hazretleri’nin  ,yani ağaçların piri olan zatın sanki Tavşanlı’ya emanetiydi.  Vaktinin çoğunu fidan dikmeye ayırırdı. Merhum Ahmet Körhasan,bir ara ilköğretim  müdürüydü) 1980 Askeri Darbesi ardından emekli olmuştu. Kütahya’da en çok yerel gazete çıkaran  meslektaşımızdı. Merhum meslektaşım Abdurrahman Kaçar belki de hemen hemen her gün annesini ziyaret eden tek insandı. Merhum Ali Doğansoy bir ara Kütahya Milli Eğitim Müdürlüğü şube müdürüydü, ilköğretim müfettişi olarak   Tavşanlı’da da görev yapmıştı. Benim Tavşanlı’da ilk müfettişimdi. Merhum Abdülkadir Kurt Atatürk İlkokulu’nin  emektarlarındandı.  Meslektaşları zaman zaman  ondan bir şey isterler, vermediğinde yaka paça  öğretmenler odasındaki büyük masaya yatırırlar,üzerini soymaya başlarken :” Tamam tamam  ne isterseniz yaparım” der kurtulurdu.Kurtulduktan sonra da öğretmenler odasının kapısına gider,kapıyı aralar,kendisine eziyet edenlere söver ,sıvışırdı.Ali Piri Süzen merhum,öğretmenlerin maaş bordrolarını hazırlardı. Ali Değirmenci merhum   karşısında kendisini kızdıran meslektaşına öyle bir tekme atardı ki tekme yiyen meslektaşı birkaç hafta topallardı. Merhum Ahmet Benli’yi Tunçbilek’te okutmuştum. Yıllar sonra Atatürk İlkokulu’na müdür olarak atandığında  öğretmeni olduğum için bir gün bile sınıfıma girmemişti.  Merhum Ahmet Ceyhun, Moymul Mahallesi’nin kibar çocuğu  kırtasiye dükkanı açarak yaşamını  idame ettirmişti.Merhum Moymullu meslektaşım Ali  Çakıroğlu  ile okul bitiminde  yanımıza meslektaşım  merhum Dedelerli Hasan Kılıçarslan’ı alır  kendisini  Dedeler Köyü’ne kadar götürür bırakır geri dönerdik. Burhan Başarır merhum  Fransızca öğreteniydi. Attığı kahkahalarla nerede olduğunu bulurduk. Merhum Cemal Eker  bir ara THK Şube Başkanlığı yapmıştı. Emekliliğinde de  cam ürünleri satan bir dükkan açmıştı. Merhum Tavşanlı Ortaokulu Müzik Öğretmeni Fethi Akuz  ‘un verdiği müzik bilgilerini bugün dahi koruyorum.  Öyle bir müzik öğretmeni Tavşanlı’ya gelmemiştir. Bir ara Ortaokula yardım amacıyle bir sınıf boşaltılmış mini bir sinema salonuna dönüştürülmüştü. 8mm’lik filmler oynatılıyordu.  Bu sinema makinesinin   sorumlusu ,makinisti  kendisiydi. Merhum Fevzi Coşgun  önce bir köy  okulu öğretmeni,okul müdürü, sonra Halkeğitim  Merkezi müdürü,daha sonra  belediye başkanı olmuştu.  Tema  Tavşanlı Gönüllü temsilcisiydi.  Dünya  Dendroloji Derneği üyesiydi. Ünlü ağaçsever, botanikçi Hayrettin Karaca’yı Tavşanlı’nın fahri hemşehrisi yapmıştı. Mehter Takımı’nın kurulmasında emeği büyüktür. Bazı eserleri sahnelemiş,bizzat rol almıştı. Yazardı. Birkaç eseri vardı.  Merhum Güven Çelikten  Tavşanlı’da öğretken, Halk Eğitim Merkezi müdürü  olarak bilinir. Merhum Halil Şahin güzel keman çalardı.  Merhum Hasan Kılıçarslan  saz çalardi. H. Hüseyin Dönmez   siyasete giren meslektaşlarımızdandı. Bir ara Elektrik Trafosu sorumlusu olmuştu.  Tavşanlı’da kaliteli ekmek üreten bir fırın da ona aitti. Hüsnü Ünlü meslektaşım  her gün evine yakın bir kahvehaneye uğrar,günlük gazeteleri okurdu. Merhum Hakkı Aşkaroğlu  Atatürk İlkokulu öğretmeniyken teneffüs aralarında öğretmenler odasında şarkı söyler alkış alırdı.  Merhum meslektaşım Hakkı Şahin( Sarı Hakkı)  meslek yaşamının bir bölümünde emekli olduktan sonra Tavukçuluk yapmıştı.  Merhum İbrahim Özcan merhum Hüseyin Tarhan7dan sonra ilkğretim müdürü olunca devir teslimde  doğru dürüst  belgeler bulamadığındın şoka girmişti.  Bayağı da zorlanmıştı. 
Merhum Kamil Çil Tavşanlı’da bayramları yöneten öğretmenlerdendi. 1978 yılında bir kaza sonucu vefat ettikten sonra bu görev bana kaldı. Merhum Kazım girgin  hem müdürüm,hem aziz arkadaşım hem de bir süre müdürümdü.  Eğer hakkında söyleyeceklerimi  bir kamyona doldursanız kamyon almaz. Tavşanlı’da okul müdürü olduğu Atatürk İlkokulu’nda ilk  Atatürk Maskı döken ve bizlere de döktüren Oydu. Ürettiğimiz Atatürk Maskları’nı birçok yere hediye etmiştik. Alçıdan ürettiğimiz maskları siyaha boyardık. Bugün Tavşanlı’da birçok okulda bu masklar vardır. Mutahhar Temel  ki vefatının 8.yıldönümünde kendisini rahmetle anıyorum; iyi bir lise öğretmeni,müdürü ve siyasetçiydi. Tunçbilek Belediye Başkanı da saçilmişti. Moymullu merhum  meslektaşım,çocukluk,okul,askerlik ve üniversite arkadaşım M. Ali Özel’e “ profesör” diye hitabederdik. Çok zeki,özellikle matematikte  üzerine yoktu.Merhum  Nejat Öner eczacı oğlunun eczanesinde uzun süre  bulunduğu için çoğu kişi onu eczacı sanırdı. Kibar,lafını bilen güzel bir meslektaşımızdı. Meslektaşım merhum  Mustafa Özyaşar beni nerede görse:”Sevgili öğretmenim” diye selamlardı. M. Ali Demir merhum Tepecik Köylü’ydü. (bugün beldedir) İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü şube müdürü olarak uzun süre hizmeti olmuştur. Efendi,nazik,değerli bir insandı. Merhum meslektaşım Mehmet Özkök mesleğinin yanında fotoğrafçılık ta yapmıştı. H.Haber Ajansı muhabiriydi. Paramız bittiğinde ilk olarak ona müracaat ederdik. Merhum M. Fazıl Baş Endüstri Meslek Lisesi müdürüydü. Muhabbetine doyum olmazdı. Meslektaşım merhum Neşat Gülsever  naif,güzel,saz çalan ,söyleyen kardeşimizdi. Yıllarca  sinüzitten çekmediği kalmamıştı. Merhum Rıza Kaynak okul bitiminde  soluğu Uzunçarşı’da alırdı. Merhum Naylon Ahmet’in küçücük kundura tamir dükkanında özel bir yeri vardı.  Burada gelenle geçenle sohbet ederdi. Hiç unutmam bir gün bana.” Bülent oğlum; bana bir küçük rakı al sana istediğin adamı dövdüreyim” diye espri yapardı. Merhum Sami Akarsu  kahkahasıyla ta uzaklardan fark edilirdi. Emekli olunca kırtasiye dükkanı açmıştı.  Cebinde en az 5-6 kredi kartıyla dolaşırdı.  “ Bunların hakkından nasıl geliyorsun?” dediğimde.” Birinden alıp diğerine yatırıyorum” der beni tebessüm ettirirdi. Merhum Moymullu Recep Dönmez okul bitiminde  oltasını alır soluğu Kocaçay kıyılarında alırdı. Merhum meslektaşım Talip Özdemir  avcıydı. Pazar günleri dağlar,kırlar,tepeler avlak yerleriydi. Esmerlerin Tekin Özdoğan merhum  benim Yedeksubay öğretmen arkadaşımdı. Askerlik bitiminde Emniyet Müdürü bile olmuştu. Tepecik Köylü Talif Fidan genelde vaktini Göbel Kaplıcaları’nda hakim bir tepede bulunan Aktarıcı “Atatürk’ün müdürü” diye hitabederdik. Disiplinli,azimli, müteşebbis bir meslektaşımızdı. Okulda öğretmenler Odasında  Okul Koruma Derneği başkanı Ali Usta’nın taşıma izinli tabancasından çıkan bir kurşunla vurulmuş,kendisini merhum Op. Dr. Hüseyin  Sekban  ameliyat ederek kurtarmıştı. Merhum meslektaşım ,hocam Tavşanlı Ortaokulu Müdür Yardımcısı Vehbi Kızılgün aynı zamanda edebiyat öğretmenimizdi.  Bize ezberlettiği bir şiiri bu yaşıma kadar asla unutmadım.”  Sinan-yu Dağları karlı ve uzak/ Geceler karanlık rüzgar delidir/ Sinan-Yu dağları üstünde şefak/Hürriyet kokulu güller gibidir” şiirin ilk  dörtlüsü. Merhum meslektaşım Yücel Uğurlu, Tavşanlı’da ilk çok konuşanlar listesinde ilk ona girenlerdendi. Bir gün evimizin kapısı önünde başladığımız sohbet öğle ezanıyla  başlamış,ikindi ezanıyla sonlanmıştı.  Eşim pencereyi açıp uyarmasıydı belki akşamı bulacaktık.  Bu küçük ve küçük anekdotları yeni eğitim ve öğretim yılı münasebetiyle kaleme aldım. Belki meslektaşlarımı biraz tebessüm ettiririm diye düşündüm. 
#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları