ARALIK AYI İÇİNDE
ARALIK

Bülent Alpagut
- 05062218413 AMAN MANTARA DİKKAT EDELİM
Bugünlerde ülke genelinde sayısız insanımız ormanlarda mantar toplamaya başladı.Kurak geçen bir yaz mevsiminin ardından ıslanan topraklardan adeta fışkıran onlarca çeşit zehrli-zehirsiz mantar harıl harıl pazarlarda tezgahları süslemeyi sürdürüyor. Ben şahsen mantarı,mantardan anlayan,deneyimli kişilerden alıp ta tüketmişimdir. Çünkü mantarın şakası yoktur. Ne idüğü belirsiz mantar insanı ölüme götürür.Çünkü mantar çok türü olan ve çoğu zehirli bir besindir,yumrudur.. Tanıdığım tüm doktor arkadaşlarımız,dostlarımız bu konuda herkesi uyarıyorlar; “bilmediğiniz mantarı yemeyin” diyorlar.Melki çok sevdiğim mantardır. Kültür mantarını ise gözü kapalı yerim. Tavşanlı’da ilk kültür mantarı üreticisi merhum Göbel Köyü’nden Hasan Hüseyin Erköse’ydi. Bir gün halen İzmir’de emekli Tavşanlı Veteriner Hekimi Yaman Köroğlu ile Göbel Köyü’ne merhumun evine gitmiştik. Bize bir sürprizi olduğunu söylemiş ve evinin bir bölümünü gezdirmişti. Geniş bir salon,loş karanlıkta kesif bir gübre kokusu. Seralarda onlarca kültür mantarı. Göbel Köyü’nde aldığım bilgilere göre Ali Kaya ve Hasan Can Malıçok ta kültür mantarı üretimine başlamışlar. Kendilerini kutluyorum. Bunun kendilerine bir gelir kapısı olacağına inanıyorum. Bu mantarların Tavşanlı pazarlarında yerini alacağı da muhakkak.Bugün kilosu 50 lira ile 1000 lira arasında değişen mantarlar satılıyor. Kalitelisi var, kalitesizi var. Ama Tavşanlılı Melki mantarını seviyor ve tüketiyor.
Mantar pek çok çeşiti olan, bazıları zehirli,yapraksız çiçeksiz bir bitki(yumru) dir. Ak mantar, Kızıl mantar,Çayır mantarı gibi türleri vardır. Mantar konusunda uzmanlaşmış kişilerin topladıkları mantarlar dışında tüketilmesi kesinlikle tehlikelidir. Çünkü insanımız artık her gördüğü mantarı yemeye çalışıyor. Sonuçta hastanelik oluyor ve hatta ölüyor. Tavşanlı Halkı büyüğünden küçüğüne belki şu günlerde başta Yaylacık olmak üzere başka ormanlık alanlara gidip gelmeye başlamıştır bile. Mantar bayağı da pahalı bir yiyecek olmuş. 300 lira ve üzerinde fiyatlarla tüketime sunulduğunu duyuyorum. Melkinin kokusu nefistir. İnsanın iştahını kabartır. Ben de yıllar içinde bu mantarı kebap yapıp yemişim. Bazılarına göre mantar besleyici bir bitki değildir. Mideye külfettir. Bazılarına göre ise bunun tam tersidir. Ama kim ne derse desin bilinmeyen mantarı asla tüketmemeliyiz. Merhum arkadaşım eski belediye başkanlarımızdan,meslektaşım Fevzi Coşgun bana ne zaman bir yerde sohbet etsek.” Koyunun yediği otu korkmadan yiyebilirsin” derdi. Tavşanlılı da sebze ve meyva pazarlarında bu işin uzmanı olmuş kişileri arayıp bulsunlar. Mantar ekonomik sıkıntı içinde olan aile bireyleri için ek bir gelir kapısı olmaktadır. Mantar toplamaya giderken kesinlikle guruplar halinde gidilmelidir. Yalnız başına kimse mantar toplamaya gitmesin. Çünkü yalnız gitmenin de sıkıntıları göz ardı edilmemelidir.
Bir ara aramızdan ayrılan Tepecikli İsmail Hakkı Dallı’nın aile bireylerinden torunu( İdris’in oğlu) de mantar üretimi yapıyordu. Şu anda karides türü bu mantarı üretip üretmediğini bilmiyorum. Bu arada Tepecik Beldesi sınırları içinde bazı grupların kültür mantarı ürettiklerini, Mantarcı Tuncay adlı bir hemşehrimizin de ürettiği mantarı ilçe dışına pazarladığını işittim. Bu tatlı bir uğraş. Başarılı olanlar çok kazanıyor. Pazar bulanlar ise ürettiklerini pazarlamakta zorlanmıyorlar. Ticaret ve Sanayi Odamız’ın, Köylere Hizmet Götürme Birliği’mizin, Ziraat Odamız’ın bu tür mantar üreticileriyle yakından ilgilenmeleri Tavşanlı’yı bu alanda da üne kavuşturabilir diye düşünüyoruBazı uyanıklar,ilçe dışından gelen esnafın Tavşanlı’dan ucuz aldığı mantarları gittikleri yerlerde fahiş fiyatlarla sattıklarını da duydum. Tavşanlılı akıllı olsun, oyuna gelmesin derim. Yalnız şu Yaylacık Dağı bile mantar rezervi açısından Tavşanlılıya yeter de artar bile.
ARALIK AYI İÇİNDE MUHTELİF TARİHLERDE ÖLEN
VE DOĞANLAR
O1 Aralık 1950 halen yerinde olmayan ama yenisi inşa halindeki Arifağa Camisi’nin imamı, hatibi,müezzini ve her şeyi İsmail Doğru Hoca’nın doğum tarihidir. Sabah namazları öncesinde kendisiyle mutlaka mesajlaşırız. Gönül gözüyle birbirimizi görüşürüz. Huzura birlikte fiziken değil ama manen çıkarız.
03 Aralık 1943 ilçemizin efsane İlçe Gençlik ve Spor Müdürlerinden,( Türkiye’de ilk atanan müdürler arasında)İhsan Tandoğan’ın( halk arasında Taktak Hoca) doğum günüdür. Görevi sırasında ilçemize kattığı değerleri burada sıralasam yazıma yer kalmaz. Gelecek kuşaklar kendisini unutmayacaktır.
30 Aralık 1950 değerli öğretmen, Tavşanlı’nın ilk kurucu Adalet ve Kalkınma Partisi Şube Başkanı,bilgisaray uzmanı İsmail Usluer’in doğum günüdür. Halen Ankara’da öğretmen eşiyle birlikte ikamet ediyor.
O3 Aralık 1981 eski hakimlerden,avukat sevgili babam, Tavşanlı7nın lk avukatı Hüsamettin Alpagut’un vefatının 44.yıldönümüydü. Mekanı cennet olsun,geride helal lokma yiyen, vatanını,milletini,çevresini seven bizleri bıraktı. Dünyada tahtı olmadı. Ama gönüllerde taht kurmasını başardı.
O4 aralık 2023 Tavşanlı Atatürk Lisesi’nin efsane müdürü Arslan Ergüç’ün Hakk’a kavuştuğu tarihtir. Tavşanlı’yı çok sevmişti. Tavşanlılılar da O’nu. Kendisini anlatmaya kalksam anlatamam sadece “ Ete kemiğe büründüm,Yunus diye göründüm” diyebilirim.
13 Aralık 2007 tarihinde mühendis Hikmet Fidanboy’u kaybetmiştik. Dürüst, çalışkan, değerli bir insandı. Tavşanlı sempatizanlarındandı.
23 Aralık 2023 tarihinde ünlü iş insanımız Hıfzı Girgin’in oğlu genç iş insanımız Halil Girgin’i kaybetmiştik.
15 Aralık 2024 tarihinde Halil Ertan aramızdan ayrılmıştı. 15Aralık 2024 tarihinde iğneci Kadir Sertel’i kaybetmiştik. 19 Aralık 2021 tarihinde terzi Tahsin Eröz ile vedalaşmıştık. 12 Aralık 2020 tarihinde Halil İbrahim Tepeciklioğlu Hakk’a kavuşmuştu. 31 Aralık 2019 tarihinde Omaroğlu hayata veda etmişti. 01 Aralık 2019 tarihinde duayen öğretmen,yönetici başkan Hüseyin Tarhan’ın kızı Nahide Kalpaklı vefat etmişti. 07 Aralık 2018 tarihinde ise değerli dünürüm Orhan Talay’ın değerli eşi ,gelinimin annesi İçten Talay’ı kaybetmiştik.
Bu doğanlar ve ölenler hemen elimin altındaki mutlu ve üzücü doğum ve ölümler. Daha nice güzel insanlar var. Her biri bir hoş seda oldular. Mekanları cennet olsun.
41 YIL BİR EVDE KİRACI OLMAK NASIL BİR ŞEY EN DUAYEN KİRACI OLARAK GUİNNES REKORLAR
KİTABINA ACABA GİREBİLİR MİYİM ?
Eski Simav hakimlerinden merhum babam Av. Hüsamettin Alpagut 1946 yılı ortalarında çok sevdiği mesleğinden istifa etmiş ve Tavşanlı’ya Orman Avukatı olarak gelmişti. Tavşanlı 1946 yılında bir avuç kadardı. Küçük bir yerleşim birimiydi. Merhum babam ilk olarak Tavşanlı Orman İşletme Müdürlüğü’nün santral binası olarak kullandığı merhum Ömer Us’a ait iki katlı ahşap binanın üst katına kiracı olarak girmişti. (bu bina Ecz. Gönül Karaveyisoğlu’nun eczanesine yakın bir binaydı) Yanımızda Bulgurlar, arkamızda Curamanlar, karşımızda Göcenler, biraz ilerimizde Hasmiller vardı.
Merhum babam Tavşanlı’da evi olmayan belki tek avukattır. Bu nedenle benim de Tavşanlı’da bir ev sahibi olamamamın sebebi de budur. Ama ailecek iyi bir kiracı olduğumuzu söyleyebilirim. 1964 yılında evlendikten sonra merhum babam:” ev ,ev içinde olmaz. Sizlere de bir yuva gerek” diyerek benim evden uçmamı bir şekilde uygun görmüş olmalı ki benim kiraya çıkmamın kapısını aralamıştır. Eşim, ve oğlumla birlikte(kızım o zaman doğmamıştı) Numune Sokak’ta kabri A.B.D’lerde olan hemşehrimiz Kasım Abdullah’ın üç katlı apartmanının bodrum katını kiralamıştım. Komşumuz merhum Av. Hüsnü Davutoğlu’ydu. Bir yanımızda da merhum milletvekilimiz Ahmet Kavuncu, kardeşi Ali Osman Kavuncu vardı.
Kızım doğduktan sonra dört kişi olmuştuk. Bodrum katı artık dar geliyordu. Merhum Ahmet Karatürk’ün şimdiki İş Bankası Şubesi karşısında halen market olan yerde ,Meydan Sokak’ta ahşap bir evi vardı. Merdivenlerinden dolaplara,kapılarından pencerelerine, tabandan tavana kadar her yer tahtadandı.Çocuklar koca salonda koşturunca ev tiril tiril titrerdı. 1970 Gediz Depremi’nde bile tek bir yeri hasar görmemişti. 1984 yılında, Bir kış ayı başında ,kar yağıyordu, Akseven Sokak’taki eve taşınmıştık. Bu ev iki katlıydı. Zemin katta merhum Polat Onat( Merhum milletvekili Ahmet Kavuncu’nun damadı) oturuyordu. Biz de O’nun üstündeydik.Benim taşındığım daire , kardeşi merhum Yılmaz Onat’ındı. Zaman içinde o da daireyi Uçmaz Ailesi’ne satmış. Yeni ev sahibimiz artık Uçmazlar olmuştu. Ben Akseven Sokak’ta 21 nolu evde 41 yıl oturdum. Kimse beni aramadı. Kiramı bile artırmadı. Mahkemeye başvurmuş olsaydım evin kendime ait olduğunu bile kabul ettirebilirdim. Bu defa ev sahibim Uçmaz Ailesi’yle Onat Ailesi evi yıkmaya karar vermişler. Yeni bir inşaat yapılacakmış. Kendilerini üzmedim ve geçtiğimiz günlerde Orman İşletme Müdürlüğü karşısında Mustafa Avcı’nın evine taşındım. Aslında herkesin evi senin sayılır. her ay kiranı öder çekilirsin bir kenara o kadar. Ev sahiplerinin derdi çok olmalı. Allah herkese bir ev nasip etsin. Mülk Allah’ın ,birileri ev yaptırıyor, daire alıyor ama neticede mülkün sahibi Allah’tır. Allah yeter ki sağlık ve afiyet nasip etsin. Tavşanlı benim kara sevdamdır. Mekanım her ne kadar İzmir ise makamım Tavşanlı’dır. Ben hem ilk ev sahibim merhum Kasım Abdullah’a hem merhum ikinci ev sahibim Ahmet Karatürk’e , Allah’tan rahmet,son ev sahibim Ayvalı Köylü Ahmet Uçmuş’a (evini oğlu Ömer Uçmuş’a vermiş)sağlık ve afiyetler diliyorum. Yeni ev sahibim sevgili meslektaşım ve hısımım Mustafa Avcı’ya da gösterdiği ilgiden ve nezaketten ötürü teşekkür ediyorum. Nasrettin Hoca, kapının ardının gurbet olduğunu söylemiş. Akseven Sokak ile Orman İşletmesi Müdürlüğü karşısı arası öyle çok uzak değil ama yine de komşularımı özleyeceğim. Akseven Sokak’ta son 41 yılda unutulmaz anılarım oluştu. Hepsi de birbirinden güzel….
Yıllar içinde Akseven Sokak’ta kayıplarımız da oldu. Öğretmen Mehmet Özkök, eşi Nazire Özkök, Polat Onat, eşi Fikriye Onat, öğretmen Hüsnü Ünlü ve eşi Nimet Ünlü,Şapşap Ahmet,Nezahat Şapşap,Abdullah Şapşap,Erdoğan Bilen, Kadillak Mehmet ( Çevikalp) ve eşi, Sadriye , Yörük Hüseyin, Sadık Vural ve eşi, iğneci Kadir Sertel, Hüsnü Hoca’nın yanıbaşındaki hacı Mehmet Efendi,Doğan Esen’in eşi Yasemin’in babası, Abdullah Ünal’ın babası ve annesi, hepsi de Hakk’a ulaştılar. Hemen ilerimizde Armutlar Ailesi kayıplar verdi. Çamçar Apartmanı kayıplar verdi.
Akseven Sokak ta her zaman anılarımda kalacaktır.
Ç A Ğ R I Ş I M
Çağrışım; bir şeyin başka bir şeyi akla getirmesi ,bir düşüncenin başka bir düşünceyi uyandırması anlamına gelir. Bakın mekanı cennet olsun,sevgili merhum arkadaşım Ferit Akyol ile nerede karşılaşsak bana ilk sözü.” Allah Doğru Yoldan ayırmasın” olurdu. Bu da beni tebessüm ettirirdi. Sevgili Akyol aslında Doğru YoL’cuydu. Benim arkadaşlarımın bir kısmı CHP’Lİ, bir kısmı AKP’li DP’li, bir kısmı MP’li, SP’li,RP’li, MHP’lidir. Arkadaşlarım hangi siyasi partinin sempatizanı olurlarsa olsunlar ,hangi görüşten olursak olalım hep dost kaldık. Asla birbirimizden ayrılmadık Zaten uygar insan olmanın kuralları bunu emretmiyor mu? Merhum önce hakim,sonra avukat babam Hüsamettin Alpagut bana her zaman şunu söylemiştir:” Oğlum ,hangi duygu ve düşünceden olursa olsun yaşadığın yakın ve uzak çevrende siyasete bulaşma, karşındakilerin de mensup oldukları,sempati duydukları siyasi partilere saygılı ol”. Nitekim ben de öyle oldum. O’nun için benim giydiğim giysi “ala”dır. Renk renk karelerden oluşmuştur. Bu beni asla rahatsız etmemiştir.
Merhum Kaya Ahmet’i çocukluğumdan tanırım. Zaman zaman Cumhuriyet Meydanı’na gelir,” Bu meydan neyler neler yaşamış,kimleri görmüştür? Diye bağırırdı. Ben kibarını yazdım. Merhum Deli Ahmet’i en çok kızdıranlar rahmetli esnaflarımız Ordu Ahmet, Tarhan Ahmet ,Çamçar Ahmet ,Haydar Ahmet olmuştur. Her her biri de bazen kırmızı çizgiyi aşar, Deli Ahmet merhumu zıvanadan çıkarır ve haklı olarak küfürün en ballısını yerlerdi. Ama bu küfür hepsini de keyiflendirir, kahkaha atmalarına neden olurdu.Keyf olurlardı.
Merhum,güzel arkadaşım, ayakkabı üretici ve tamircisi ,merhum Muharrem Usta’nın oğlu Fethi Demirat” işkembe “ sözcüğünü kimden işitirse işitsin, bir anda hemen yanına yaklaşır, çelik gibi yumruğunu sırtlarında patlatırdı. Bu sert yumruğu yiyip te günlerce acı çekenleri iyi bilirim.
“ siyaset” sözcüğü bende merhum Şahmelekli Emin Çavuş’u çağrıştırır. Kendisine :” Siyasetin ne olduğunu soran sayın bakana “ İki gidip bir kıç atmaktır” yanıtını verdiğinde gülmeyen yüzleri güldürmüştü. Merhum Ovacıklı Emin Çavuş karşısındakilerin ” cumhuriyet” ile ilgili konuşmalarını duyduğunda: “Sizler Cumhuriyetin acı meyvalarısınız” yanıtını verirdi. Allah var! Ne zaman aklıma Kanuni Sultan Süleyman gelse hemen sevgili merhum müfettişim Ali Doğansoy’u anımsarım. Beni Derecik Köyü’nde müdür yetkili öğretmenken teftişe geldiğinde korktuğumdan olacak kendisine güzel bir karşılama töreni düzenlemiştim.Ayvalı Köyü İlkkulu’nu teftişten bir at üzerinde geleceğini haber almıştım. Senaryo hazırdı. Okulun önünde kendisini beklerken köyün çıkışında görünmüştü. Gerçekten sıska bir at üzerindeydi. Atı da köy korucusu tutuyordu. Öğrencilerimle bir koridor oluşturmuştuk. Öğrencilerime iyice tembihlemiştim; Sayın müfettişi taşıyan at koridorun başına gelir gelmez herkes elindeki papatya demetlerini atın üzerine atacaktı. İşaretimi vermiştim. Bir anda onlarca papatya demeti atüın üzerindeydi. Ne mi oldu? At ürktü. Müfettiş Ali Bey’i yere attı. Hemen koşup sayın müfettişi silkelemeye başlamıştım. Ama bana bu arada .” Sana bunun hesabını soracağım” demişti. Nitekim de öyle oldu. Bana bunun hesabını sordu. …
“ Alo” üç harfli bir sözcük.. Genelde telefonla konuşanlar kullanır. Ama merhum Destan Halit herkese” Alo”diye seslenirdi. Yani bu üç harfli sözcüğü nerede işitsem bana merhum Destan Halit’i çağrıştırır. Merhum terzi Abdullah Uygur ile telefonda olsun,veya karşılaştığımızda ilk sözlerimiz:”Ya eyyühellezine amenu” olurdu. Anlayacağınız Ya eyyühellezine amenu bana merhumu çağrıştır. Kadın sesli erkekler ve erkek sesli kadınlar konusu açıldığında aklıma merhum sanayici İş insanımız İbrahim Gültekin gelir. Bu sözler bana O’nu çağrıştırır.
Ne zaman bir yerde tentürdiot sözcüğü telaffuz edilse bana merhum GLİ Müessesesi doktorlarından Mehmet Rodoplu’yu çağrıştırır. Merhum çok defa bu sözcüğü kullanırken,” dış yaralar için tentürdiyot, iç yaralar için alkol” derdi. “Dükkanın kapısı açık kalmış “cümlesi normal bir cümle ise de bana merhum Moymullu Koca Şorşor’u çağrıştırır. Nasıl mı? Merhum Moymul’da bir düğündeyken yemek sırasında sofraya çöktüğünde ister istemez pantolonunun fermuarı açılır. Ne kendisi farkındadır ne de yanındakiler. Bizde adettendir; yemek sonrasında çaylar getirilir. Merhum Koca Şorşor’a da çay ikram edilir. .Bu sırada tam karşısında oturan biri merhuma.” Şorşor ağa senin dükkanın kapısı açık kalmış” deyiverir. Yani pantolonunun fermuarının açık olduğunu söylemye getirir.Merhum zeki biriydi ve yanıtı hemen patlatır.:” Oğlumuz ölü evinin kapısı her an açık olur” deyiverir.
“ Sahil muhafaza” sözcüğü bende merhum balıkçı Zeki’yi çağrıştırır. Çünkü Tavşanlılı O’ndan bahsedildiğinde :” Şu bizim balıkçı sahil muhafaza Zeki değil mi?” der.